T C. Anayasa Mahkemesi
Demokratik toplum amacını gerçekleştirme aracı olarak değerlendirilen bu hak mutlaktır. Hakkın sınırlanması veya bireylerin açıklamaya zorlanması mümkün değildir[618]. Fıkrasında sınırlanan sadece din ve inancı açıklama özgürlüğüdür. Hal böyleyken taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerde idari bir kararla kişi özgürlüğünün sınırlanmasına engel olan hükümler bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması ve çatışma halinde hangi normun uygulanacağının belirlenmesi gerekmektedir. Yeri gelmişken bir hususu da açıklamakta fayda vardır. Disiplin Mahkemelerince verilen cezalar idari nitelikte mi yoksa yargısal nitelikte midir? Bu sorunun cevabı Disiplin Mahkemelerinin İdari nitelikte bir kurul mu yoksa Yargı fonksiyonu içerisinde faaliyet gösteren bir mahkeme mi olduğunun irdelenmesinden geçmektedir. Maddeye ek cetvelde de, disiplin amirlerinin hangi rütbelerde, hangi personele ne kadar ceza verebilecekleri yer almaktadır. Onur kırıcı muamelelerin mağdur üzerindeki etkisi; mağdurda korku, anksiyete ve aşağılık duygusu yaratması ve onları kendisi veya başkaları karşısında alçaltıcı niteliktedir. Mağdurun fiziksel veya moral direncini kırmaya yönelik uygulamalar yahut mağduru iradesine veya vicdanının aksine hareket etmeye yönelten uygulamalar bu kapsamdadır. Kişiyi kamu önünde teşhir etme, kamu gücünün veya görevlilerinin oyuncağı haline getirme, fiziki ceza verme gibi muameleler onur kırıcı muamele kavramı içerisine girmektedir. Onur kırıcı davranışlar sadece moral değerleri üzerinde etkili değildir.
[274] “Maiyet” ile “ast” kavramları aynı anlama gelmemektedir. Her ast mutlaka maiyet olmayacağı gibi, bazen, maiyet rütbe veya kıdemce amirinden yüksek olabilir. Örneğin, şube müdürlüğüne kurmay subay atanması gereken karargâhlarda şube müdürü yarbay rütbesinde bir kurmay subay olurken, emrinde albay rütbesinde bir subay olabilmektedir. Maddesi uyarınca, amir, kendisinden rütbe ve kıdemce üst olan maiyetine layık olduğu saygıyı göstermeye mecbur olduğu gibi, rütbe ve kıdemce yüksek olan bir maiyet de kendisinin astı olan amirin verdiği emirleri yapmaya mecburdur. Sonuç olarak askeri disiplin hukuku, yeni Anayasa değişiklikleri, AİHS hükümleri ve AİHM kararları dikkate alınarak yeniden tek bir kanun çatısı altında düzenlenmeli, disiplin hukuku sadece mevzuat bazında değil tüm bileşenleriyle yeniden düzenlenmeli, günün koşullarına uygun çağdaş bir görünüme kavuşturulmalıdır. AYİM bir çok kararında; idari uyarı yazılarının, uyarı cezası olarak kayıtlara geçirilmesini,[895] yine ceza verildiğine dair hiçbir kayıt bulunmamasına rağmen kayıtlarda görünen cezaları, sebep unsuru yönünden yok hükmünde saymaktadır[896]. AYİM disiplin cezası saymadığı idari uyarı yazılarında ise savunma alınmasına gerek görmemektedir[883]. Yetki idare hukukunda kamu düzenine ilişkparibahis.- (3) 25 inci maddeye uygun olarak yayın kayıtlarını bir yıl süreyle muhafaza etmeyen veya Üst Kurulca ya da Cumhuriyet başsavcılığınca istenmesine rağmen, süresi içerisinde ve aslına uygun olarak teslim etmeyen özel medya hizmet sağlayıcı kuruluş sorumlu müdürü bin günden beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
- Nedenlerle disiplin soruşturması açılmamasına da karar verebilir[334].
- Karargâh ve kurumlarda en az şube müdürü veya eşiti seviyedeki amir, disiplin amiridir.
- İzinsizlik cezası verilmesi nedeniyle çarşı iznine çıkamayan cezalılar normal günlük faaliyetlerini yapabilmektedir.
Ancak bu mutlak bir yükümlülük olmayıp, mevcut teknolojiışığında bu yükümlülüğün yerine getirilmesinde veri sorumlusunun makul çabasıbeklenmektedir. Hükmün uygulanabilmesi için silme talebinin iletildiği verisorumlusunun verileri kamuya açık hale getirmiş olması gerekmektedir. Veri sorumlusu özellikle internetaracılığı ile verileri kamuya açık hale getirmiş olması sebebi ile silinmesitalep edilen verileri işleyen geniş çerçevede bir veri sorumlusu dairesine debu talebi iletmekle yükümlü kılınmıştır. 89/1 uyarınca bilimsel, tarihselaraştırmalar ile istatistiksel amaçlarla verilerin işleniyor olması ve yasaliddialara ilişkin bir hakkın tesisi, korunması ve savunulması için gerekliolmasıdır. Yasanın yürürlüğe girdiği günden bu yana sulh ceza hakimlikleritedbirlerden hangisine karar verdiklerini bile belirtmeden yasada yazıldığışekilde “içeriğin çıkarılmasına ve/veya erişimin engellenmesine” kararvermektedirler. Oysa erişime engelleme ile içeriğin çıkarılması tamamen farklıtedbirler olup doğurduğu sonuçlar da farklıdır. Maddenin yedincifıkrasına göre içeriğin çıkarılması halinde hâkim kararı kendiliğinden hükümsüzhale gelmektedir. Bu durumda içeriğin çıkarılmasına ilişkin hâkim kararıuygulandığında kendiliğinden hükümsüz hale geldiğine göre itiraz edilebilecekbir karar da bulunmamaktadır.
5651 sayılı Kanun’da yer alan tanımlar maddesi kapsamındainternet ortamı, “haberleşme ile kişisel veya kurumsal bilgisayar sistemleridışında kalan ve kamuya açık olan internet üzerinde oluşturulan ortam” ve yersağlayıcı ise “hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işletengerçek veya tüzel kişiler” olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlar göz önündebulundurulduğunda 7253 sayılı Kanun ile yapılan sosyal ağ sağlayıcı tanımıinternet ortamı içerisinde faaliyet gösteren aktörlerden yer sağlayıcılarkümesinde çerçevesi belirli ve kesin bir grubu ifade etmemektedir. Öngörülentanım pek çok bakımdan belirsizlikler içermektedir. Bu belirsizlik kaçınılmazolarak yasada öngörülen yükümlülükler ve uygulanacak yaptırımlar bakımındanöngörülemezlik doğurmaktadır. Öyle ki sosyal ağ sağlayıcıların bir yersağlayıcı alt kümesi olarak düzenlenmemiş olması sebebi ile haberleşme vekişisel kullanım amaçlı platformların bu kapsamda değerlendirilipdeğerlendirilemeyeceği uygulamada tereddüt yaratmaktadır. Meclislerin toplanmasına kadar geçecek süre içinde söz konusu kararnâmeye dayanarak başkan kanun hükmünde kararnâmeler de çıkarabilir. Şûrâ-yı Nigehbân ise İslâmî hükümlerin ve anayasanın koruyuculuğunu üstlenmiştir. Meclis-i Şûrâ-yı Millî’nin kabul ettiği kanunların İslâmî esaslara ve anayasaya uygunluğunu denetler. Şûrâ-yı Nigehbân’ın İslâm bilginlerinden (fakihler) oluşan altı üyesini rehberlik makamı seçer; Şûrâ-yı Âlî-i Kazâî (yüksek yargı şûrası) tarafından aday gösterilen müslüman hukukçular arasından Meclis-i Şûrâ-yı Millî’nin seçtiği altı kişi de, Şûrâ-yı Nigehbân’ı tamamlar. Böylece on iki üyeden oluşan Şûrâ-yı Nigehbân altı yıl görev yapar. [305] Disiplin cezalarının belirli süreler sonunda sicilden silinmesini öngören 657 SK’nın 133.
[679] İYUK’un yürütmenin durdurulması konusunu düzenleyen 27.maddesinin 4001 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki halinde yürütmenin durdurulmasına doksan gün içinde karar verilebileceği belirtilmiş iken, 4001 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile yürütmenin durdurulması kararının süreye bağlı olmadan verileceği ilkesi benimsenmiştir. AYİM disiplin cezasının iptali ve yok hükmünde sayılması için dava açtıktan sonra emekli olan bir subayla ilgili davada davanın konusu kalmadığından bir karar vermeye yer olmadığı kararı vermiştir. AYİM uygulamalarında disiplin cezalarının konu unsuru yönünden denetim, aslında disiplin cezası olmayan idari uyarı yazılarının disiplin cezası kabul edilerek kayıtlara geçirilmesi işlemlerinde ortaya çıkmaktadır. Aksine görüşler bulunmakla birlikte, sebep unsurundaki hukuka aykırılıkların, yokluk oluşturabileceği kabul edilmektedir.[889] Disiplin cezaları bakımından sebep unsurunun yokluk hali sayılması, kanaatimizce maddi yokluk hallerinde söz konusu olabilir. Disiplin cezasının tesisinde savunma hakkının tanınmamasının esaslı ve kurucu bir şekil şartı olup, hiç şüphe yok ki yasal metinlerde yer almasa bile, gerek ülkemizde, gerekse evrensel öğretide ve uygulamada savunma hakkı hukukun temel ilkelerinden kabul edilmektedir [869]. Bununla birlikte, Anayasanın 129/3 ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 175.Mahkemeye erişim hakkı,hukuki bir uyuşmazlığın bu konuda karar verme yetkisine sahip bir mahkeme önünegötürülmesi hakkını da kapsar. Kişinin uğradığı bir haksızlığa veya zararakarşı kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veyaişleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin, zararınıgiderebilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde davahakkını kullanabilmesidir. (4) Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olanyurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı, kendisine bildirileniçeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararlarının uygulanmasınave üçüncü fıkra kapsamındaki başvurulara ilişkin istatistiksel ve kategorikbilgileri içeren Türkçe hazırlanmış raporları altı aylık dönemlerle Kurumabildirir. Üçüncü fıkra kapsamındaki başvurulara ilişkin rapor, kişiselverilerden arındırılmak suretiyle sosyal ağ sağlayıcının kendi internetsitesinde de yayınlanır. Sosyal ağ sağlayıcılar yer sağlayıcıların bir alt kategorisiolup, yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılara diğer yer sağlayıcılardan dahaağır ceza verilmesini meşrulaştıracak objektif bir neden bulunmamaktadır. Altıncı fıkrada, üçüncü fıkradaki yükümlülüğü yerine getirmeyensosyal ağ sağlayıcıya beş milyon Türk lirası, dördüncü fıkradaki yükümlülüğüyerine getirmeyen sosyal ağ sağlayıcıya ise on milyon Türk lirası idari paracezasının Başkan tarafından verileceği düzenlenmiştir. Bu kural sosyal ağ sağlayıcının Türkiye’de temsilci atamasıönkoşuluna dayanmaktadır. Yukarıda birinci ve ikinci fıkralara ilişkinaçıklamalarda temsilci atama yükümlülüğünün anayasaya aykırı olduğu ayrıntılıbir şekilde açıklanmıştır. Dolayısıyla aynı anayasaya aykırılık nedenleri bufıkra açısından da geçerlidir. Maddenin dördüncü, altıncı, yedinci, dokuzuncu ve onuncu fıkralarındayukarıda incelenen fıkralarda anayasaya aykırılığı ortaya konulan kurallarınuygulanmasına ve uygulanmaması halinde öngörülen yaptırımlara ilişkindüzenlemeler yer almaktadır. Açıklanan nedenlerle kural sosyal medya kullanıcılarınınAnayasanın 22. Maddesinde güvence altına alınan haberleşme özgürlüğü, 26.
Bunların dışında kalan nitelikli ve kapsamlı ikaz/tenkit /muaheze işlemleri aleyhine Askeri Ceza Kanununun 165 ve 17. Maddelerine göre doğrudan doğruya bir uyarı cezası şeklinde tesis olunmadıkça iptal davası açılabilir. Bu takdirde, hiç şüphe yok ki bu işlemler de iptal davasının kabul şartlarını taşımalıdır. Bu cümleden olarak, idari davaya konu edilebilse bile bu işlemler hakkında söz gelimi yerindelik denetimi yapılamaz ve takdir yetkisini kaldıracak şekilde karar verilemez. Haliyle şartları varsa yokluk denetimi de yapılabilir. Maddedeki hususları kapsamamasını[764], davalı olarak ilgili Bakanlık yanında cezayı veren disiplin amirinin de davalı olarak gösterilmesini[765], dilekçe reddi sebebi olarak görmektedir. AYİM bu tür cezaların yargısal denetimin yaparken, disiplin amirinin eylemin hangi suçu oluşturduğu konusundaki değerlendirmesi ile bağlı kalmamakta, eylemin hangi suçu oluşturduğuna kendisi karar verdikten sonra, bu eylemin AsCK’nun 165.
About the author : 61a50375
Latest videos
Join our mailing list today
Insider offers & flash sales in your inbox every week.
Curabitur non nulla sit amet nisl tempus convallis quis ac lectus dolor sit amet, consectetur adipiscing elit sed porttitor lectus.